Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), T24 yazarı Ercan Uygur’un ‘Talep’ hesabında köpük var: TÜFE’deki yanlışlar, açlık ve yoksulluk çeken dar gelirlilerin talebini yüksek gösteriyor! başlıklı yazısı için bir düzeltme ve cevap açıklamasında bulundu. Açıklamanın tam metni şöyle:
“Düzeltme ve cevap metni
07/06/2024 tarihli köşe yazısında Ercan UYGUR tarafından ifade edilen “Enflasyondan arındırılmış, yani reel olarak ifade edilmiş kalemlerin toplamı, reel olarak ifade edilmiş GSYH toplamını, yani 100’ü aşıyor. Hem de önemli ve giderek artan ölçüde aşıyor. Reel harcama kalemleri toplamı 2022’de 111,5 iken 2023’te 114,8 ve 2024’de 119,5 oluyor. Son veride yüzde yirmi dolayında hata var!” ibareleri yer almaktadır.
GSYH serisinde hacim cinsinden değerler Avrupa Hesaplar Sisteminde önerilen çoğu Avrupa ülkesinin de uygulamış olduğu annual-overlap zincirlenmiş hacim yöntemine göre hesaplanmaktadır. Bu yöntemde her bir bileşenin ayrı ayrı olarak zincirlenmiş hacim değerleri hesaplandığından yöntem toplamsallık içermemektedir. Bilindiği üzere GSYH hesaplamalarında üretim yöntemi temel alınarak hesaplamalar yapılmakta daha sonrasında harcama yöntemi ile dengelenmektedir. Bu dengeleme sürecinde stok değişimleri kalemi denge kalemi yani artık değer olarak kullanılmaktadır. Üretim yönteminde kullanılan deflatörler ile harcama yönteminde kullanılan deflatörler artışları birbirlerinden farklılıklar gösterdiği durumlarda harcama bileşenlerinin toplamı da büyük sapmalar gösterebilmektedir.
Buna örnek verilmesi gerekirse, üretim yönteminde sanayi için Toplam-ÜFE deflatör olarak kullanılmaktadır. Bu deflatör son çeyreklerde TÜFE’nin altında artışlar göstermektedir. Fakat pay olarak daha fazla paya sahip hizmetler sektörü Hizmet-ÜFE sektörü ile deflate edilmektedir. Hizmet ÜFE artışları da TÜFE’nin çok üstünde seyretmektedir. Ayrıca kamu sektörü, eğitim ve sağlık gibi sektörlerde deflatör olarak son yıllarda maaş artışlarının TÜFE’nin üzerinde seyretmesinden kaynaklı olarak ilgili sektörün NACE Rev.2 iktisadi faaliyet sınıflamasında ikili düzeyde maaş ücret artışları kullanılmaktadır. Bu artış oranı TÜFE’den oldukça yüksektir. Sonuç olarak üretim yönteminde önemli bir oranda kullanılan Hizmet-ÜFE ve maaş ücret deflatörleri GSYH deflatörünün yüksek çıkmasında önemli rol oynamaktadır. Harcama bileşenlerinin hacim değerlerinin bulunması aşamasında harcama yönteminde cari fiyatlarla önemli bir paya sahip olan Hanehalkı harcamaları detaylı ürün grupları bazında ilgili TÜFE deflatörünün kullanılması sonucunda CPA ürün sınıflamasında 5’li digit düzeyinde fiyat etkisinden arındırılmaktadır. GSYH deflatörünün yukarı yönlü hareket etmesindeki nedenlere yukarıda değinilmişti, harcama bileşenlerinde yer alan hanehalkı harcamalarının deflatörünün GSYH deflatöründen daha az artış göstermesi nedeniyle de hacim cinsinden hanehalkı harcamalarının payı artmaktadır. Bu durum hanehalkı bileşenlerinin hacim cinsinden toplanması sonucunda elde edilen toplam pay büyüklüğünün artmasına neden olmaktadır. AB üyesi ülkelerin harcama bileşenlerinin hacim cinsinden paylarının toplamı incelendiğinde de Litvanya’nın da benzer durumda olduğu görülmektedir. Bu durumun bahse konu olan haberde ifade edildiği gibi bir hata olarak adlandırılması doğru değildir. Bu durumun ortaya çıkmasındaki temel neden üretim ve harcama bileşenleri için kullanılan deflatörlerin artışlarının birbirlerinden farklılaşmasıdır. Harcama ve üretim yönteminde kullanılan deflatörlerin artışlarının birbirine yakınlaşmaya başlaması sonucunda bu durumun ortadan kalkması beklenmektedir.
Bahse konu olan köşe yazısında ifade edilen “Burada ithalat kalemi hemen dikkat çekiyor; ithalat payı 2022’de cari fiyatla yüzde 42,6 iken sabit fiyatla yüzde 20,6’dır. İthalat’ın sabit fiyatla payının bu kadar düşmesi için ithalat fiyatının diğer kalemlerin fiyatlarından çok daha hızlı artması gerekir” konuya değinmek gerekirse; mal ve hizmet ithalatı 2022 yılı genelinde cari fiyatlarla %149,3 gibi çok yüksek bir artış göstermiştir. Aynı yıl GSYH cari artışı %106,6 olarak gerçekleşmiştir ve bunun neticesinde ithalatın GSYH içindeki payı %42,6 seviyelerine çıkmış ve ithalatın payı yıl bazında ilk defa %40’ların üzerine çıkmıştır.
Ancak hacim cinsinden GSYH içindeki payı artış göstermemiştir. Bunun nedeni mal ve hizmet ithalatı bileşeninin ithalat birim değer endeksi ile deflate edilmesinden kaynaklanmaktadır. 2022 yılında ithalat birim değer endeksindeki artış %134,8 olarak gerçekleşmiş ve ithalatın zımni deflatörü, 2022 yılı GSYH deflatörü olan %96’dan çok daha yüksek olan %129,6 olarak gerçekleşmiştir. Bunun sonucunda ithalatın hesaplanan zımni deflatörü GSYH deflatöründen 33,6 puan daha yüksek gerçekleştiğinden hacim cinsinden GSYH payında artış yaşanmamıştır.
Son olarak ilgili köşe yazısında ifade edilen “OECD ülkelerinin tümünde tüketim deflatörü ile GSYH deflatörü birbirine çok yakındır, hatta bazı ülkelerde birincisi zaman zaman daha yüksektir. Türkiye’de neden tersine bir gelişme olduğu bellidir: Çünkü TÜİK’in TÜFE hesaplaması yanlışlar ve eksikler içermiştir. Bu sorun sürüyor” ibareleri hakkında; Hanehalkı harcamaları için kullanılan deflatörün ürün grubu detayında TÜFE olduğu yazının önceki kısımlarında belirtilmişti. GSYH deflatörünün ise Toplam ÜFE, Hizmet ÜFE, TÜFE, İnşaat maliyet endeksi, TCMB konu fiyat endeksi ve maaş ücret deflatörlerinin ağırlıklı bir deflatörü olduğunu, bu deflatörlerin artışlarının birbirlerine paralel seyretmediği durumlarda hanehalkı deflatörü ile GSYH deflatörünün arasında farkların olması mümkündür. Karşılaştırma yapılan ülkelerdeki fiyat artışlarının yüksek seyretmemesi ve deflatör artışlarının birbirine paralel olması durumunda, hanehalkı deflatörünün GSYH deflatörüne yakın seyretmesi beklenen bir durumdur. Ancak, hanehalkı deflatörünün GSYH deflatörü ile değil, TÜFE ile kıyaslanması daha doğru olacaktır. Son çeyreklerde hanehalkı deflatörü TÜFE’nin üzerinde seyretmektedir. Bu durum Hollanda gibi bazı Avrupa ülkelerinde de yaşanmaktadır. Burada bir miktar ayrışma olmasındaki temel neden, hanehalkı harcamalarının fiyat etkisinden arındırmak için CPA ürün sınıflamasın mümkün olan en alt detayda hesaplamalarının yapılması ve bunun da TÜFE’de kullanılan ağırlıklarla birebir aynı olmaması sonucunda yüksek artış olan çeyreklerde bir miktar sapmalar olması beklenmektedir.”